Uncategorized

En iyi, iyinin düşmanıdır
Çocuğum tuhaf davranıyor, değişik yüz hareketleri yapmaya başladı. Sürekli ellerini yıkıyor ve hiç banyodan çıkamıyor, okula gitmek istemiyor diyen bir annenin feryadını düşünün.
Biricik yavrusu gönül şenliği için her şeyi planlamış, tertemiz yetiştirmiş. Hiç sokağa bırakmamış, ne isterse almış, evde mikropsuz bir ortamda büyümesini sağlamış. Ve oğlu sekiz yaşına gelmiş. Gelmiş ama anne baba bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başlamışlar. Önce konduramamışlar, zira bu kadar mükemmel yetiştirmeye çalıştıkları çocukları niye kaşını gözünü oynatır olmuştu. Ve niye boğazında sanki kılçık varmış gibi sürekli öksürüyordu. Sürekli ellerini yıkıyor, devamlı sabunla oynuyordu. Ellerinin üstü artık yara bere içinde kalmıştı. Derisi de soğuk yanığı gibi soyulmuştu.
İşte şimdi bu anne ve oğul kapıdan içeri giriyorlardı. Üzgün ve tedirgin yüzlerle. Az biraz anlamıştım konuyu. Vesvese sarmıştı dört bir yanlarını. En çok da çocuklarını. Tamam, çok ama çok temiz yetiştirmişlerdi. Kabul ediyordu annesi, çok baskıya maruz bırakmıştı oğlunu. Hep ne yapacağını nasıl davranacağını söylemişti. Öyle bir haldeydiler ki, çocuk her sözünde anneden onay ister gibi gözlerinin içine bakıyordu, çaresizdi. Beğenilmek istiyorum diye avaz avaz bağırıyordu aslında. Tek istediğim onaylanmak demek ister gibiydi. Oysa annenin görüş alanında değildi. Anneye göre mükemmel bir çocuk, örnek bir öğrenci, çok sessiz çok saygılı çok düzenli çok çalışkandı…
Otur derse oturan, kalk derse kalkan süper örnek bir çocuk. Eee peki ne olmuştu da gelmişti bize.
Geceleri uyumaktan korkan, kabus görerek uyanan, sürekli ellerini yıkayan, kaygılı, hep tedirgin, çok sessiz, içine kapanık bir çocuk olmuştu. Üstüne üstlük bir de tikler başlamıştı. Geçmek bilmeyen, inat eden…
Yapılan görüşmede annenin aşırı kuralcı hali dikkati çekti. En küçük dağınıklığa bile tahammül edemeyen anne, çocuğunun oyuncaklarını oturma odasına sokmazdı. Ev hep tertemiz, sanki içinde insan yaşamıyor havasında düzenliydi. Kılı kırk yaran bir anne. Aşırı kuralcı. Aşırı titiz. Hep en iyi olacak, en mükemmel olacak diyen biri. Temizliği ödüllendirir, düzensizliği bağışlamaz. Çocuklarının görgü kurallarına azami dikkat etmesini ister, yaşlarının ötesinde olgun davranış beklerdi. Kısacası çocuk değil büyük insan olmalarını isterdi. Ve öyle de olmuştu. Bu küçük çocuk, fazlasıyla olgun davranmaya başlamış, içindeki çocuğu anılara gömeli çoook uzun zaman olmuştu. Annesi üzülmesin, babasıyla tartışmasın, evi terk etmesin diye hep onların dediğini onların istediğini yapmaya çalışmıştı. Zira annesi ikide bir “Annen olmam, beni üzersen hastalanırım.” Sözleriyle sindirmeye çalışmış, bunu da başarmıştı. Okulda kurallara herkesten önce o uyar, eleştirilmekten ödü kopardı. Üst benliği gereğinden fazla gelişmiş, gereğinden fazla büyümüştü. Ve bu erkenden gelişen katı üst benliği, çocuğa pek çok duygusunu açıklama olanağı vermediği için herşeyi içine atar. Ama ne zamana kadar? Belli bir süre baskı altında tutabilir. Savunma gücünün zayıfladığı güçsüz kaldığı bir zamanda da geri teperler. Ve sonuç. Kuralcı, titiz anne babaların çocuk olmadan büyüyen yavrularında saplantılı düşünceler, davranış bozuklukları. İhtiyarlamış çocuk bedenler, hastalanmış ruhlar, ölgün küçük insanlar…
Ve bu anne babalara söylenebilir tek söz; “En iyi, iyinin düşmanıdır.” Sözü olabilir. Onlar için gevşemek, rahatlamak, en güç iştir. Çünkü bu ebeveynler, eğlenirken bile görev yapar gibidirler. Kendileri gevşeyemedikleri gibi çocuklarını da koy vermezler. Öylesine katıdırlar, hep gergin, yay gibidirler. Kendilerine tanımadıkları özgürlüğü çocuklarına da tanıyamazlar… Nereye kadar? Başını duvara toslayıncaya kadar mı?
Dur ve düşün ey insan! Sadece kendine gel, bir kısacık mola ver. Ve her şeye müdahale edemeyeceğini anla! Anla ki haddini bil, insan olduğunu, yaratılan olduğunu bil. Ve bir şeyler için geç olmadan içimizdeki çocuğa da kendi çocuklarımıza da hoşgörülü davranmayı öğren.
Esenlikler, umut dolu günler diliyorum…
شركة تنظيف بالاحساء