Blog
Güzel görebilmek

Güzel görebilmek

Yoğun endişe atakları geçiren bir doktor şöyle söylüyordu: “Ya bayılacağım ya da çıldıracağım…”

Kariyerini bırakma nedenini anlatmaya devam ediyordu: “Sonsuza kadar depresif kalacağımın farkındayım. Sefaletim sürecek ve bu ya da başka bir tedavinin başarısız olacağına eminim.”

Durumu hakkındaki bu olumsuz teşhis, ümitsiz olmasına sebep oluyordu.

Onun durumu bir bakıma da falcılık yapmak gibiydi. Şöyle ki; elinizde sadece acı haber veren sihirli bir kürenin olduğunu düşünün. Kötü bir şey olacağını düşünüp, gerçekçi olmamasına rağmen bu tahmini doğru kabul etmek gibi yani. Ve insanı yoran, üzen, sonunun geldiğini hissettiren, dibe vurduran durumlardır bunlar. Ümitsizlik gibi…

Düşünün bir kere, bayılacağım ya da delireceğim diyen bu doktorun halini. Aslında bu tahminler gerçek dışıdır. Hayatında hiç bayılmamış ve delirip de tımarhanelik olmamıştır. Ama öyle olacağını düşünüyordur, zaman zaman. Çoğu kere de endişeli ruh hali baskın olduğu zaman böyle söylüyordur.

Çoğu insan böyle çıkarımlar yapar. Yapmam demesin, belli dönemlerde yapmış olabilir.

Örneğin; Sevdiğiniz bir arkadaşınıza telefon ettiniz, uygun zaman içinde dönmediyse onun için kötü düşünmek gerekir mi?

Ya da mesaj attınız. Yine geri dönmediğini varsayalım. Onun sizi geri arayacak kadar değerli bulmadığını düşünmeniz ne denli doğru? Üzüldünüz, bir daha onu aramamaya karar verdiniz.

Ne kadar doğru?

Bu sizin çarpıtmanız. Olaylara falcılık yapar tarzda bakmanızdır.

Zihin okumak bunun diğer adı. Öfkeye kapıldınız, tekrar aramak istemediniz. Çünkü kendi kendinize şöyle bir yaptırımda bulunuyorsunuz. Tekrar ararsan altta kalmış olursun. Kendini aptal durumuna düşürürsün. Ne yaptınız burada? Sürekli bu mesajı beynine verdin,  o da sana inandı. Ve sonuçta, bu olumsuz varsayımlardan ötürü dışlanmış hissederek arkadaşınızla karşılaşmamaya özen gösterdiniz. Sonuç ne mi?  Üç hafta sonra öğrenirsiniz ki, arkadaşınız mesajı almamış. Olamaz mı? Olabilir elbette. Boşuna üzüldünüz, çıkarımda bulundunuz, içerlediniz…

Ve öğrendiğiniz başka bir şey daha. Bütün bu sıkıntının kendi kendinize oluşturduğunuz bir saçmalıktan bir senaryodan ibaret olduğunu da fark ettiniz. Umarım ders alırsınız.

Belirtmekte fayda görüyorum. Sahip olduğumuz her kötü his, bu gibi çarpıtılmış olumsuz düşüncelerin bir sonucudur. Tıpkı soğuk aldığınızda burnunuzun akması gibi gayet normal bir tepkidir.

Depresif belirtilerin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde, mantık dışı kötümser düşünceler, zihin okumalar, genellemeler, yanlış anlamlandırmalar ve daha bir sürü etken sayabiliriz. Olmadan olmuş gibi düşünmeler ve öyleymiş gibi hissetmeler, yoğun endişe ve kaygı durumları hayatı zehir etmeye yeterlidir. Sonuç tabi ki kaçınılmazdır. Depresyona adım atarsınız, eğer oradan çıkamazsanız döner döner olduğunuz yerde dibe vurursunuz.

Bir doktora öğrencisi ve ifadesine bakalım;” Her depresyona girdiğimde sanki ani bir kozmik sarsıntı geçirmiş gibi hissediyorum. Her şey değişir. Farklı görünür. Ve bu değişim bir saatten daha kısa sürede gerçekleşebilir. Düşüncelerim karamsarlaşır. Geçmişe baktığımda yaptığım her şeyin değersiz olduğunu görürüm. Mutluluk hayalmiş gibi gelir, gerçek ‘ben’ in yetersiz ve değersiz olduğuna ikna olurum. İşimde ilerleyemem, şüphelerim canımı yakar. Ama öyle de kalamam. Çünkü o sıradaki acım dayanılmazdır.”

Sanırım acıyı siz de hissettiniz. Kolay olmadığını biliyoruz.

Olup bitenleri doğru anlamaya çalıştığınızda hislerinizin de normal olacağını anlamalısınız.

Bu durumda yapabileceğimiz bir şey var aslında. Depresif hissettiğinizde az önce ya da o sırada zihninizden geçen olumsuz düşünceyi belirlemeye çalışın. Görün, anlayın ve bakış açısını değiştirmeyi öğrenerek hayatınıza bir anlam katın.

Bu işlem zaman alacaktır, doğrusu hemen de olmasını beklemeyin.

Ama sabırla ve çabayla hayata bakış açısının değiştirilebileceğini fark edecesiniz.

Bunun size iyi geldiğini de deneyimleyeceksiniz.

Öyleyse hadi başlayalım;

Güzel görebilmenin tadına varabilmeniz dileğiyle, esen kalın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir