
Dönüştüm de geldim
Çok güzel bir deneyim oldu benim için doktor hanım. Harikaydı, nasıl anlatsam bilmiyorum.
Çok mutlu oldum çok. Adeta dönüştüm de geldim, bambaşka bir insan oldum. Artık kayınvalidem kafama takılmıyor, kocama kızmıyorum, çocuklara bağırmıyorum. Daha ne isteyim ki hayattan.
” Peki bana neden geldiniz? Mademki dönüştüğünüzü söylüyorsunuz, o halde sizi bana getirecek bir durumun olmaması gerekmez miydi? Mademki iyileştim diyorsunuz benim yanımda işiniz nedir?”
Durdu, baktı baktı baktı. “İyiyim ben” dedi.
Dönüştüm ama hala bazı kaygılarım var. Olur, olmadık yerde taşkınlıklar yapıyorum yine. Çocuklara sert davrandım bu aralar. Kocamla aram iyi değil. Kaynana dersen tam bir tımarhanelik. İki kere atak geçirdim, ölüyorum sandım. Sinir krizi diye acile götürmüşler beni, iyiydim ben aslında. Bu aralar biraz gerginim sanırım. Size de bu nedenle geldim. Bana yardım edin ne olur. Dönüşmüştüm ben, öyle dediler onlar. Bir sürü de param gitti. Neredeyse yıllardır giderim onlara. Belki bir ev parası verdim.
Ağlamaya başladı. Sinirli sinirli soluduğu için boynundaki damarların kalem gibi belirginleştiği açıkça belli oluyordu.
“Tamam”, dedim, önce sakin olun ve bana anlatın. Kim onlar dediğiniz ve sizi bana getiren, en önemli sebebinizi söyleyin ki size yardımcı olabileyim. Sırtınıza yaslanın ve aklınızda olanı lütfen paylaşın benimle.
-Bu odada iki uzman kişiyiz. Birincisi ben, size yardımcı olabilmek için hekim olarak buradayım. Bir hekim hastasını bir bütün olarak görüp tedavi ve terapisini yapabilmelidir. İkincisi de; sizsiniz. Kendi durumunuzda uzmansınız. Siz de bana anlatın ki bir çözüm bulalım.
Bunun üzerine nasıl bir yol izleyeceğimizi konuşalım.”
Önüne verdiğim peçeteler artık bir yığın olmuştu. Gözyaşlarını durduramıyor ve sürekli ağlıyordu. Aslında bu ağlamanın ardında pişmanlık vardı, kandırılmış olmak vardı. Yanlış yerlere ısrarla gidip durduğu için kendine kızma, suçlama hali vardı. Ve bu durum devam ederse, sonu iyi olmayacağını anlamıştı.
Defalarca telefon etmişti bana. Uzakta olduğunu ve nasıl kurtulacağını bilemediğinden söz etmişti. Hem başvurduğu yerlerin kendine zarar verdiğini fark ediyor hem de sanki hipnotize olmuş gibi gitmekten kendini alamıyordu. İyi mi geliyordu? Ya da öyle mi zannediyordu?
Şöyle düşünün. Çok lüks bir otelde sizi tedavi ve terapi yapıyoruz diye çağırıyorlar.
Hayatın tadını bulmak için, sorunlarından kurtulmak için, eşiyle mutlu olmak, zengin olmak için, ağrılarından kurtulmak için, aklınıza ne gelirse onun için gidiyorsunuz. Çünkü diyorlar ki size, biz sana dua etmeyi öğretiyoruz, biz senin yaşamına yön veriyoruz, bizim aklımızla yaşarsan mutlu olursun.
Önce her şey iyi gidiyor, belli sayıda insan var, oturup dinliyorsunuz, dediklerini yapıyorsunuz, imkânlar geniş, dağda denizde doğa yürüyüşü, nefes egzersizleri yapıyorsunuz, bir hafta işten güçten evdekilerden sorumluluklardan uzak dinlenirken, sevdiklerinizi özlüyorsunuz. Sizin gibi arayış içinde olan kişilerle sohbet ederken bir nevi grup terapisi yapıyorsunuz. Ve onların tabiriyle dönüşüm yaşıyor, iyi oluyorsunuz. Ne zamana kadar? En fazla üç ay. Üç ay sonra yine bir arayış, yine bir farklılığa ihtiyaç duyduğunuzu fark ediyorsunuz. Neden mi? Çünkü; sorunlarınızı gömmüştünüz, sadece yüzeysel olarak bir iyilik haliydi yaşadığınız. Çünkü; sizin gözünüzü boyayıp size bilinçaltı temizliği yaptırıp geçmişi unutturacağını söyleyenler eksik söylemişlerdi. Umut tacirliği yapmışlardı.
İki kursla insan geçmişini unutturacak baba yiğit henüz dünyaya gelmemişti çünkü. Ama insan vardı, inanmak isteyen bir insan, sadece kendi istediğine inanmak isteyen bir insan. Malzeme de vardı, sadece onlara helva yapmak kalıyordu. Ve yaptılar da helvayı, sonuna dek ve devam de edecekler yapmaya…
Sonuç nedir derseniz? işte ortada, enkaz haline gelen insanlar, gerçek tıp ehlini bulmak zorundalar, çünkü gerçekten hasta oldular ve psikolojik olarak da enkaz durumundalar. Hekim ne yapar? ‘önce zarar verme’ ilkesini benimser. İnsan hayatı için yemin etmiştir. Hastasına kızamaz, sinirlenemez, doğruyu göstermek ve iyiyi yapmak zorundadır.
Bu onun hayatıdır. Hayatının anlamı.
Buradaki vakada olduğu gibi. Emek isteyen ve uzun sürecek ama sonuç alınacak bir tedaviye başladık hemen.
Önceleri haftada bir vücut akupunkturu ve konuşma terapisi ile devam ettik, sonra arayı açtık. Akupunkturun, vücudun dağılan dengesini toparlamasındaki maharetini bir kez daha yaşadık.
İyileşmek için önce insanın kendisine inanması ve sevmesi gerektiğini bir kez daha deneyimledik.
Çok şükür ki bir hastamızın da hayatına dokunarak, bakış açısını değiştirmesine vesile olduk.
Hep dediğimiz gibi; insan insana şifadır…
İyilerle karşılaşıp kaynaşabilmeniz dileğiyle…