
Tıbbi Nebevi
Bireylerin sağlık-hastalık kavramlarını algılayışı, değer, inanç ve tutumlar gibi toplumsal ve kültürel etmenlerle bağlantılıdır. Kişinin eylemlerinin arkasında yatan sosyo-kültürel faktörlerin en güçlülerinden biri de şüphesiz dindir. Örneğin Türkiye’de Ilıca ve 37 köyünü kapsayan geniş saha çalışmasında halkın sağlıkla ilgili tutumlarını geleneksel ve dinî faktörlerin belirlediği sonucuna ulaşmıştır.
İslam dininin bireyin sağlık davranışındaki yansıması, en belirgin olarak dinin gündelik hayattaki izdüşümü sayılabilecek sünnet kanalıyla görünür olmaktadır. Evrensel değer ve ilkeler sunan sünnet, Müslüman dindar bireyin davranışlarının arkasındaki en önemli referanslardan biridir. Sağlık ve hastalıkla ilgili davranışlarda da sünnet önemli bir rol oynamaktadır. Nitekim hadis ilminde sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisiyle ilgili Hz. Peygamber’den nakledilen söz ve uygulamaları ifade etmek üzere kullanılanbir tıbb-ı nebevi literatürü bulunmaktadır.
İlk hadis derlemelerinde tıp pek gözde bir alan değilken tercüme faaliyetlerinin yoğunlaştığı Abbasiler döneminde tıbba ilginin artmasıyla 9. yüzyıldan itibaren hadis kitaplarında tıp için bölüm ayrılmaya başlanmıştır. Bu tarihlerden itibaren hem tıpla ilgili kitaplar yazılmış hem de hadis derlemelerinde tıbba yer açılmıştır. Ayrıca zaman içerisinde ilk dönem hadis çalışmalarında yer almayan tıpla ilgili yeni rivayetler görülmeye ve bu literatürün içine sahih olmayan ve bölgenin folklorik tıbbını yansıtan uydurma hadisler de girmeye başlamıştır. 13. yüzyıldan itibarense şu anda da popülerliğini koruyan tıbb-ı nebevi kavramı tedavüle girmiştir.
Bilindiği üzere Hz. Muhammed’in (SAV) sağlık ve hastalığa dair söz, tavsiye ve uygulamaları, bedeni temiz tutma, yiyeceklerinin üstünü açık bırakmama, karantina tavsiyesi gibi koruyucu önlemlerden; hacamat, bitkisel tedaviler, dağlama ve Kur’an ayetlerini şifa niyetiyle okuma gibi tedavi edici uygulamalara kadar geniş bir alanı kapsamaktadır.
Geçmişten bugüne Hz. Muhammed’in bu uygulama ve tavsiyelerinin kaynağı üzerine tartışmalar yapılmaktadır. Bu konuda öne çıkan iki yaklaşım bulunmaktadır.
Birinci yaklaşımda Hz. Peygamber’in öneri ve uygulamalarının hak ve geçerli olduğu; eğer bir hata söz konusuysa muhakkak vahiy kontrolündeki Peygamber’in uyarılacağı iddia edilmektedir.
İkinci yaklaşımda ise Hz. Muhammed’in uygulamalarının dönemin Arap kültürünün ve tababetinin bir yansıması olduğu, Peygamber’in bu alandaki bilgi ve birikimiyle birtakım tavsiyelerde bulunduğu öne sürülmektedir. Bir de bu iki yaklaşımın arasında yer alan Hz. Muhammed’in sağlık ve hastalıkla ilgili bazı tavsiyelerinin vahye, bazılarının kültürel kalıplara, bazılarının ise Hz. Peygamber’in bilgi ve tecrübesine dayandığı iddiası bulunmaktadır.
Özellikle hadis alanında yapılan çalışmalarda Hz. Muhammed’in tıp konusundaki uygulama ve tavsiyeleridinî ve dünyevi olarak ikiye ayırmakta; Hz. Muhammed’in dinle ilgili alanda vahye muhatap olduğu, ancak sağlık ve hastalığın da içinde olduğu dünyevi alanda bilgi birikimi ve tecrübeleriyle hareket ettiği vurgulanmaktadır.
Tıbb-ı nebeviyi vahiy kaynaklı olarak değerlendiren görüşte, Hz. Peygamber’in tıp alanına dair tavsiye ve uygulamalarının bağlayıcı olduğu; bu alanı kültüre, Hz. Muhammed’in bilgi ve tecrübelerine dayandıran yaklaşımda ise bağlayıcı olmadığı kabul edilmektedir. Örneğin fıkhî tartışmalarda, dinî alana dahil ol- mamasından dolayı hacamat, sünnet olarak değerlendirilmemekte ancak bir tedavi yöntemi olarak kullanılması mübah, caiz ve meşru sayılmaktadır.
Özellikle muhafazakâr insanlar tarafından tıbb-ı nebevi adı altındaki eserlere ve içeriğine gösterilen ilgi, modern tıbbın yükselişiyle azalmış ancak 20. yüzyılın son çeyreğinde geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanında tıbb-ı nebeviye de yer açılmasıyla bu eserler ve uygulamalar yeniden gün yüzüne çıkmıştır. Türkiye’de hacamat ve tıbbi sülük uygulamasını da içine alan GETAT’ın kurulması tıbb-ı nebevi uygulamalarının yasal olarak tanındığı; ayrıca sadece doktor ve diş hekimlerinin yapabileceği profesyonel bir ala- na dönüşmeye başladığı yeni bir evreye işaret etmektedir. Alternatif tıbbın yeniden yükselişe geçtiği bu dönemde tıbb-ı nebevi külliyatına dair özellikle övücü nitelikte eserler verilmesinin yanı sıra tıbb-ı nebevi, bilimsel platformlarda tartışılmaya başlanmıştır.
Ve ülkemizde bu konu sağlık ve din alanında ticaret yapan insanların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Hepimizin daha dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum.
Sağlıkla kalınız…